Yan yana gelmemesi gereken iki kelime: ‘Çocuk’ ve ‘Evlilik’

Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, Eşit Haklar için İzleme Derneği (ESHİD) ve İnsan Hakları Bilgi ve Belge Sistemleri (HURIDOCS) ortaklığında yürütülen İzleme ve Savunuculuk Ortaklıkları Yoluyla Türkiye’deki Dezavantajlı Grupların Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklarının Desteklenmesi Projesi kapsamında Avrupa Birliği’nin maddi desteğiyle “6 Şubat Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Bir Hak İhlali Olarak Çocuk Yaşta Evliliklere Etkisi” projesi tamamlandı. Proje kapsamında Adana’da Kadına Özgürlük ve Eşitlik Derneği (KÖVED) ile el birliğiyle; çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirme olgusunun mevcut durumunu, deprem sonrası toplumsal dinamikleri hesaba katarak, olası riskler ve verilerle ortaya koymak üzere bir saha araştırması yaptık. Araştırmadan elde ettiğimiz verilerin analizini içeren “Çoklu Krizler Çağında Çocuk Yaşta Evlilikler Raporu” 11 Ekim Dünya Kız Çocuklar Günü’nde ilk kez yayınlandı.

Rapor için Çoklu Krizler Çağında Çocuk Yaşta Evlilikler Saha Araştırması Hızlı Değerlendirme Raporu

Raporun İngilizce versiyonu için Child Marriage in an Era of Polycrisis Rapid Assessment Report

Araştırmanın anket uygulaması verileri Uwazi veri tabanında https://cocukyastaevlilik.uwazi.io

Almanyalı şair Erich Kästner “Hızla ilerlemekte olan bir trene kim direnebilir?” diye sorar ve şöyle yanıt verir: “Rayların arasındaki papatyalar.” Raylarda giden trene, kabullenmiş geleneklere ve insan hakları ihlallerine karşı direnenler, tüm dünyada sivil toplum örgütleridir. Hak’ ile ‘ihlal’ arasında bir yerde 16 yıldır inat ve sabırla savunuculuk yapan bir sivil toplum örgütüyüz. Direnmeyi bir cesaret meselesi değil, adaletli ve eşit bir yaşamın mümkün olduğuna dair inancımızın tezahürü olarak açıklıyoruz. Sivil alanın giderek daraltıldığı ve yaşam hakkı savunucularının pek sevilmediği bir ülkede, eşit yurttaşlık temelinde güçlü bir demokrasi isteyen, bunun da kadınsız olmayacağını bilen, kadınların insan haklarını savunan ve savunulmasının anayasal ödev olduğunu hatırlatan, kız çocukların kültürün karanlığına kurban edilmediği bir yaşam için çalışan bir kadın örgütünün cesaretten daha fazlasına ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Kadın emeğini ve kimliğini görünmezleştiren eril anlayışa, yerleşik önyargılara ve kadınları araçsallaştıran ideolojik aygıtlara karşı eşit, erişilebilir ve insan hakları temelinde bir savunuculuk perspektifine yatırım yapıyoruz.

İnsan hakları savunuculuğu bazen suya yazı yazmak gibidir, toplumların yerleşik hak hukuk adalet algılarını ters yüz etmek, ayrımcılığa karşı eşitliği savunmak, şiddete karşı şiddetsizliği önermek çoğu zaman beyhude görünebilir. Çünkü toplumların değişimi zaman alır. En kapsamlı stratejileri de geliştirsek, en etkili programları da uygulasak karar vericilerin tutumunu etkileyemediğimiz çok örnek var. Bu direncin eşitlik korkusundan başka bir izahı olamaz. Kamu idaresinin bu direncine ve tüm çabalarımızı boşa çıkarma azmine rağmen, çocuk politikası olmayan bir ülkede çocuk haklarını savunmak, kadın politikası olmayan bir ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği için sesini yükseltmek, engelli politikası olmayan bir ülkede engellilerin haklarına dikkat çekmek… yaptığımız tam olarak bu. Örgütlenme zorlukları aşılabilir ama bazı toplumsal mutabakatları aşmak çok güç. Oysa yolumuza çıkan papatyaları ezip geçmeden de mümkün yol almak…